ben istanbula bile gelmiyorum o derece korkuyorum:(

Rutinimi bozmadan gezmeye ve eğlenmeye devam ediyorum.
Diğer türlü yaşamam mümkün değil.
He öyle sürekli gezen tozan biri değilim yanlış anlaşılmasın, sadece "aman bir şey olur" diye çıkmamazlık etmem asla.

Bu olayların en sık yaşandığı dönemlerde bile gideceğim yere giderdim ben.
Ne yapalım yani eve mi kapanalım.
Hem nereden ne çıkacağı belli mi olur.

Çok alakasız bir zamanda çok alakasız bir yerde de olabilir bir kaza.
Böyle düşünerek yaşamayın derim ben.

rutinimi bozmadan gezmeye, eğlenmeye devam edemiyorum. en son aklıma gelenler, taksim'deki fatma turgut konserine bilet almış olmama rağmen gidemedim, taksim'e hiçbir şekilde gitmiyorum, beşiktaş, kadıköy gibi yaya trafiğinin fazla olduğu yerleri tercih etmiyorum. bunlar yerine emirgan'a gidiyorum arabayla, moda yerine pendik sahile gidiyorum mesela. pegasus kampanya yaptı, normalde gaziantep'e kesin bilet alırdım her sene, şimdi 2 kez düşünüyorum, henüz cesaret edip de alamadım... ben bomba patlatacak olsam nerede patlatırım diye düşünüyorum galiba, o yüzden beylerbeyini falan sıkıntı etmiyorum gidiyorum, evden çıkmayacak kadar kısıtlamıyorum kendimi.

Ben 1 aydır İstanbul'da değilim ama aylardır gideceğim yerlere gitmemezlik yapmadım hiç bomba patlar korkusuyla. Zaten sürekli gezip tozan bir insan değilim ama gideceğim her yere de gittim "bir şey olur mu" diye düşünmeden.

Kaçsan da ne zaman ne olacağı belli olmuyor ki. Benim İstanbul'da hayatım nerdeyse hep Kadıköy'de geçiyordu. Okulum ordaydı, şimdi işim orda. Bu tür olayların yaşanabileceği yerlerden biri Kadıköy. Ama sürekli kendimi kısıtlayamam ki. Zaten orda olmak zorundayım çoğu zaman. Sürekli böyle bir yerde olmam gerekirken Taksim'den, Beşiktaş'tan kaçmak falan da çok mantıklı gelmiyor kendi adıma. "Zaten yaşadığım yerde markete giderken bile başıma gelebilir" diye düşünüp gideceğim her yere gidiyorum yine.

aynen devam

Referandum öncesi hiçbir yere gitmem.

2016 başında taksimde patlayan ilk bombalardan sonra kestim merkezi yerlere mecbur kalmadıkça gitmeyi. O da 1-2 kezdir.

Korkmuyorum değil, ama korkarak hayat geçmez. Aynen devam.

Hava güzelse çıkıyoruz, Taksim gibi göt göte dolaşılan yerlere gitmiyoruz ama Kadıköy yapıyoruz mesela. Daha sakin mekanları tercih ediyoruz; ama bu korkudan ziyade bizim kendi mekan tercihimiz.

Maç filan olursa asla yakınına yanaşmam, orası kesin.

Yok.

sürekli müzik dinliyorum ama müzik dinlemek işimi gücümü aksatmıyor. işimi gücümü konserler aksatıyor. bir şarkının canlı versiyonunu açıyorum mesela, sonra of lan diyorum bu konser çok başarılı, tamamını izliyorum. onunla yetinmiyorum, başka konserlere atlıyorum falan derken sonu gelmiyor.

hayır yok

galiba var. müziğe dalmaktan işimi gücümü aksattığım çok oldu.
bir odaya kapanıp hiç kıpırdamadan saatlerce müzik dinleyebilirim.

Bende ergenliğimden beri benzer bir şey var sanırım. Zaten belli birkaç şey hariç her yaptığım işte arkada müzik olur illa ki ama bir de sevdiğim grupların konserlerini izlerdim saatlerce. Öğrenciyken ders çalışmak için erken kalktığım günlerde ayılmak için bile açıp konserlerden 2-3 parça performansı dinlerdim.

Şimdi de sürekli dinliyorum ama eskisi kadar çok konser izlemiyorum ya da bütün turneleri, festivalleri falan günü gününe takip edip plan yapamıyorum eskisi gibi.

filteria +1

şunu da dinleyeyim şimdi işe dönerim deyip dönemediğim çok oluyor.

Filteria +1

filteria +1

var. uyurken bile dinliyorum.

uyurken, arabada, bir şeyler okurken, duşta..

İkinci seçenek.

Beni ya ikinci seçenek ya da dediğin özelliklere sahip (alt çizilme hariç) sahaftan alınmış bir kitap mutlu ederdi.
Ben birine zevkine uyan yeni bir kitap aldığımda hediye etmeden önce yazarın imza gününü yakalayıp aldığım kişi adına imzalatırım.
Eğer o imkan yoksa ikinci seçenek.

tabii ki 2.

2

eğer bunu hak ediyorsa 2.

1

@krem peynir +1

Aynı şeyleri yazacaktım ben de ama benim 2. seçeneğin olmasını isteyeceğim bir tek insan var. Eğer hediye ondan gelecek olsaydı 2'yi seçerdim.

fikrimi söylüyorum köpek alma

alma.

Kopek bakiminin kucuk bir bebek ya da surekli yatan hasta bir bireye bakmaktan farki yok, bu nedenle bu 2 ornekteki gibi surekli ilgilenemeyecekseniz kesinlikle sahiplenmeyin.

zor alma.

Yağmur, çamur, kar, kış, kıyamet, güneş, sıcak demeden her gün mutlaka aynı saatte, bebekken günde iki kez, büyüyünce günde bir kez gezdirmenin tuvalet alışkanlığı için şart olması,
Bebekliği boyunca, tuvalet alışkanlığı kazandırılana kadar evin her tarafının çiş ve kakaya bulanması,
Gezdirmelerde hoşgörüsüz insanlarla ve sokak hayvanlarıyla çıkacak arbedelere göğüs gerilmesi,
Sağlam bir eğitim kazandırılamadığı taktirde ve kazandırma sürecinde evde kırılıp dökülmedik eşya kalmaması,
Apartman hayatına uyum sağlayamadığı taktirde komşularla yaşanacak hır gür,
Toplu ulaşımdan istifadenin hayal olması,
Eğitim beceriksizliği sonucu aşırı şımarık veya aşırı ezik bir köpeğe sahiplik etmenin vereceği sıkıntı,
Sahipliğin hiçbir cazibesinin kalmadığı yaşlılık sürecinde vefa gerekliliği,
Aileye yeni katılacak bireylerin ondan hoşlanmaması durumunda bir B planının bulunamaması,
.
.
Bu liste uzar gider.

ben de almak istiyorum ama benzer nedenler almıyorum. çalışan ve apartman dairesinde oturan adam için zor işler.

@neferkitty +1

Gerçekten anca küçük bir bebek ya da yatan bir hasta köpek kadar ilgi gerektirebilir.

Biz günde en az 4 kez tuvalet için çıkarıyoruz köpeğimizi. Çıktığında da 1-2 kere çişini yapıp bırakmıyor zaten. 2-3 saat parklarda gezdikçe yapıyor sürekli. Ona rağmen geceden sabaha kadar 7-8 saat falan çişini tuttuğu için o bile çok mu diye düşünüyorum. Her ayın 1-2 haftası günde 2 kez bile tuvalete çıkamayacak olması gerçekten üzücü bir şey. Hayvana eziyet olur.

Sadece tuvalet de değil. Dışarda yürüyüp koşup enerjisini atması lazım. Bütün gün evde oturup sadece birkaç dakika tuvalet için dışarı çıkarsa illa ki bunalacaktır hayvan.

Bir de nasıl bir köpek istiyorsunuz bilmiyorum ama büyük cins bir köpeği anne ve babanızın zaptetmesi de zor olabilir. Bizimki 30 kilonun üstünde ve annem bu sene artık ellerini çok yorduğunu falan söylemeye başladı. İşiniz hep böyle devam edecekse yaşları ilerleyen anne ve babanızın da siz yokken sürekli köpeğe bakabileceğinden emin olmanız lazım.

Bir köpekle seneler paylaşmak dünyanın en güzel şeyi bence ama bütün hayatınızı ona göre ayarlayıp sürekli ilgi göstermeniz gerekiyor. Bazen istediğiniz gibi tatile çıkamayacak, hayvana değer verilmeyen bir ülkede onu gezdirirken saçma sapan insanların laflarına maruz kalacak, dışarı çıktığınız günlerde çoğu zaman köpeğiniz için erken dönmek zorunda kalacak, planlarınızı hep ona göre yapacaksınız. Anca bunların hepsine hazırsanız sahiplenin derim ben.

aşırı. her yalnız kaldığımda lapsss .daskdasok

evet.
ama gurur duyduğum bir şey değil.

kız arkadaşım yakalıyor bazen. utanıyorum.
eminim başkaları da görmüştür ve yadırgamıştır. mümkün mertebe yapmamaya çalışıyorum.

alerjim var, burnum kuruyor falan. o sebeple.

haz verdiği gerçeği +1

radardan özellikle hanımın radarından uzak olduğum sürece o biçim.

evet. hatta daha büyük zevkim kürdan ile kulağımı kaşımak.

Evet en sevdiğim ucu kuru dibi sulu burnun tüm kanalını açan o sümük.

hayır tiksiniyorum çocukluğumdan beri karıştırmam. görüntüsü en tiksinç şey hatta

Dahinohta ve gozu acik sevisen yahudiye +1

Çocukluğumdan beri cok yaparim alerjik rinit oldugum icin ama zevk de aliyorum acikcasi :( baskalari varken yapmiyorum tabi de yalnizken cok yapiyorum

umarsizca karistiriyorun.

Hayır. Hayatta en tiksindiğim şeylerden biridir burun karıştırmak. Küçük çocukları bile burun karıştırırken görünce aşırı tiksinirken koca insanların nasıl bunu yapabildiğini hiç anlamıyorum.

sabah yüzümü yıkarken ve akşam duşta su ile burnumu temizlemeye çalışırım. öyle yapınca karıştırmalık bişey olmuyor.

Yalnız olduğumda haldır huldur girişiyorum.

Bok ve makat hakkında saatlerce ahkam kesebiliyorum sıkılmadan ama burun ifrazatı hakkında iki satır yazı dahi okuyamadığımı fark ettim. Hayatı uçlarda yaşadığımı sanıyordum, uçlarda yaşayanlar sizmişsiniz burun karıştırıcılar.
Bari masanın altına sürmeyin lan.

Evet

Burun karıştırıcılar, anal dönem fiksasyonu olan insanlar.
Ben de sürdürmekten yanayım,karıştırmam burnumu.

karıştırmayayım diyorum ama arada kendimi bilgisayar başında, dalgın gözlerle burnumu kurcalarken yakalıyorum.

sonra da çıkardığım şeyi fuşşt diye parmak ucuyla savurup "hehe, bir daha karıştırmayayım" diyorum.

Tabiykii, karistirmayana cok sasiriyorum. Gerci trafikte filan sanki kimse gormuyomus gibi girisenlere de ayri sasiriyorum. Bazen tuvaletteyken bi bakiyorum gunlerdir karistirmamisim ulan burnumu karistirmaya bile vaktim olmamis goruyo musun asdfgg ama kuru olmasi tercihim hazine bulmus gibi oluyo asdfg

oo hemde nası

Evet. Burundan o cismi çıkartınca o rahatlama hissi <3 ben.

oo hem de nasıl. beyin ameliyatına girsem her şey tanıdık gelir o derece. ama yapmamın sebebi özellikle kışın hava değişikliği beni mahvediyor ve burnum inanılmaz kuruyor. tek sebebi o

(bkz: hem de ne)
işyerindeki sandalyem bunların kurumuşları ile dolu. kuruduktan sonrası dökmesi çok güzel oluyor, pütür pütür düşüyorlar.

Arkadaslar yapmayin, yarin bi gun zirve olur bulusma olur biri aa bak bu hunharca burnunu karistiriyor der rezil olursunuz.
Ama zevk vermiyor da degil hani.

canlı kırmızı. erkek cinsiyim.

Cırtlak olmayan herhangi bir renk. Kırmızının ucuzlaştırdığını düşünüyorum.

Erkek olarak renksiz olanı seviyorum, mümkünse naked olanı, her şeyin naked olanı makbul.

Siyah, kırmızı, pembe, fuşya hepsi ayrı iğrenç. Neden? Doğal değil ablacım. Garip duruyor.

kadın

kırmızı
bordo
mavi

Nude tonları, k.

su yeşili, bej, eflatun. (erkek)

Çok canlı renkler hariç hepsini sevmiyorum. Fıstık yeşilini sevmem mesela. Ama koyu tonlar(renkler değil) ve güçlü renkler özellikle ilgimi çekiyor.

Siyahı çok seviyorum ama soğan kabuğu rengi daha çok yakışıyor. O yüzden ikinciyi kullanıyorum.

Kadin

Bej, gri, bordo, tugla rengi

yazin acik mavi (bebek mavisi)

erkek, oje sevmiyorum

E/
Beyaz tenliyse (gerçek beyaz) siyah ve parlak kırmızı güzel gidiyor.
Esmerlere hiçbir ojeyi yakıştıramıyorum (bir kaç kez mat yeşil gibi bir renk görmüştüm o fena durmuyordu gerçi) mümkünse ojesiz en fazla bi french makul seviyede.

Siyah ya da bordo kullanıyorum ben her zaman.

Siyah dışında birçok rengi kullanıyorum ama en çok açık tonları kullanıyorum.
En çok şu rengi kullanıyorum, yanımda bulunduruyoırum.
3.bp.blogspot.com
French yapmıyorum ama şu tonları yoğun kullanıyorum, en çabuk biten onlar oluyor.
papatyaski.com
Bordo da kullanıyorum ama bordonun tonuna bakarak kullanıyorum. Sıcak - soğuk ton kıyafete göre değişiyor.
Yazları fosforlu renkler de kullanıyorum. Deniz kenarı ise şu renklerden kullandığım oluyor.
www.dijitaltrend.net
1.bp.blogspot.com
Ama bunlar yılda 5-10 günü geçmez.
Bunun dışında çok çok nadir lacivert mat oje sürmüşlüğüm ve açık zeytin yeşili sürmüşlüğüm var.
Yine de en çok açık ten tonları ve bordo kullanıyorum.

Gümüş gri
Koyu kırmızı mat
Bunlar dışında metalik saten mat serileri genelde seviyorum

açık ve mat renkler - buz mavisi, bej, uçuk pembe vs./ K

En cok kullandigim tonlar;
prnt.sc
prnt.sc
prnt.sc
prnt.sc

Yani fotograflarimdan da gorulecegi uzere nude ve sedefli ojeleri seviyorum. Canli renkler pek sevmem, suremem de. Eller benim, yani K

Kırmızı. Erkek

@playing star

o petrol yeşili dediğin şey müthiş. mavisi de öyle.

eller beyazsa herhangi bi oje. eller beyaz değilse dünyanın en güzel rengini -kırmızıdır bence- bile beğenmem.

En çok kullandıklarım koyu bordo, siyah, bordoya dönük kırmızı, nude, mat gri, bronz kahve.
Yazın bronzlaşınca daha neon renkler ve beyaz da kullandığım oluyor.

sürmemeye çalışıyorum. kullanırsam da nude tonlar

e, oje sevmiyorum, colorless, çok gerekliyse nude

erkek

oje çok çirkin geliyor bana. efsane çirkin. bir de kokuyor. korkunç kokuyor. bak başıma ağrı girdi bunu söylerken. öyle fena kokuyor.

Kırmızı ve sade french çok hoş oluyor.

French yapan kadınlar çok seksi geliyor bana

bordonun elli tonu resmen , mat siyah, lila, arada kuaförde french(kendim yapamıyorum) onun dışında tam ten rengi bir bej kullandığım da oluyor.

erkek bordo

Bordo
Siyah
Vişne

k.

bordo, nude tonları

mat ve koyu renk ojeleri seviyorum.

kadın.

Yazın: nude
Kışın: nude, bordo, siyah
Bu üçünden başka asla.

French güzel görünüyor beğeniyorum ama kendim yaptırmıyorum. Kırmızı gözüme hiç güzel gelmez.

Kadın.

Kiyafete uygun tonlu bir kirmizi veya krem rengi-beyaz yani acik renkler haricindeki her oje leş bence. Erkekim.

Yeşil
Mavi
Bordo

Erkek

bordonun elli tonu

Sadece siyah biraz ilgi çekici görünüyor. Bunun dışında hemen hepsi iğrenç geliyor, pembe renkli araba etkisi yaratıyor. Bu kadar saçma pek az şey vardır herhalde.

Oje sevmem. Clear coat güzel duruyor.
cinsiyetim erkek

Ya yeter dayanamıycam. Erkeğim, siyah oje sürmek istiyorum aşırı derecede. Oh.

genelde nude tonları ve hm mushroom
s-media-cache-ak0.pinimg.com

Onun haricinde altına hiç renk sürmeden;
2.bp.blogspot.com

Koyu kullanacaksam bordo.
Yaz döneminde tatilde fln açık maviler,lilalar
s-media-cache-ak0.pinimg.com

erkek,

bordo ve koyu tonları

Siyah, kırmızı ve bordo :)

bulgur ya da aşurelik buğday/döğme

Annem ince bulgur koyardı balkona, nesil nesil kuş besledi o şekilde.

Bulgur ya da çok küçük ufalayarak ekmek koyuyorum ben. Bütün kuşlar da yiyor. Simit ya da kuru pasta gibi şeyleri de ufalayıp koyunca yiyorlar.

ekmekler ucar diye dusunmustum sogukta ama ekmek yemeleri guzel bir sey.

soyle yapin.

Biten kola sisesine kasik saplamak suretiyle yapabileceginiz kus yemleyocisi var.google efendiye diy bird feeder yazarsaniz hemen karsiniza cikar.bunun icine mumkunse kus yemi koymak faydali olur ama ekmek kirintisida calisir,bulguru islak zeminde vermek lazim ki sissin bu sisteme uymaz.

Bulgur midede şiştiği için zararlı olabilir diye duymuştum bu sebeple kuş yemi alıyorum ben. Açık yem satan bir yer denk gelirse 5-10 liralık alın. Uzun süre yetecektir.

düşünmüyorum.

çevremdeki evli tiplere bakınca evlenmeyi düşünmüyorum.

halihazırda sevgilim var (3 senedir). şu an 27 yaşımdayım. 1-2 sene içinde işler ciddileşir. 30'uma gelmeden bu işi hallederiz herhalde.

x yaşına kadar kesinlikle evlenilmez ya da mutlaka evlenilmelidir gibi bir fikrim yok.

30-32 de evlenirim diyordum ama artık imkansız gibi. 35 den önce diye umuyorum artık.

erkek kişisi

30'da evlendim.

25 yaşında evlendim. 29 yaşında çocuk sahibi oldum.

okulu 27'de bitirecegim. iyi bir is firsati yakalarsam yuksek lisans falan ugrasmayip direkt baslarim. askerligi de ekle. kendi duzenini kurmus calisan bir adam olmam 30-31 desen. o zaman iste. 30-31 iyi benim icin.

bana kalsa ben 25-26 gibi evlenmek isterim. cocugumla aramda 75 yas olmasini istemiyorum. evlenmeyip hayatimi yasiyor da degilim zaten evcimen adamim, evlilik yuzunden herhangi bir sey kaciracagimi sanmiyorum. ama 25 yasinda hala burs kovalayip final muhabbeti yapan faydasiz essolessegin teki olurum muhtemelen, nereye evleniyosun amk, cocuga hanima fotokopi mi yedircez aksam.

25-30 Yas arasi ideal bence.

ben de evlenmeyi düşünmüyorum ama buradan düşünen arkadaşlara bir çağrım var.
maksimum 30 yaşında yapın çocuğu eğer istiyorsanız. çocuğunuzla aranızda 30 yıldan fazla zaman koymayın. örnekleri var pek hoş değil. en azından çocuğunuz 20 yaşına geldiğinde hala baba/ana-oğul gezecek takılacak mecaliniz olur, inşallah.

25'imde evlendim, altı yıldır da evliyim.

x yaşına kadar kesinlikle evlenilmez ya da mutlaka evlenilmelidir gibi bir fikrim yok(tu) +1

28de evlendim, 29 da boşandım. O kadar mükemmel bir eziyet ki... herkese tavsiye ederim.

Kesinlikle olacak diyemiyorum fakat 33-35 arası düşünüyorum. 1-2 yaş erken ya da geç olabilir, hiç olmayabilir.

25 yaşındayım.

her şey yolunda giderse 3-4 yıla evlenmiş olurum diye düşünüyorum.

29 yaşında evlendim. Kadınım. Bence ideal.

İşten ayrılma durumuma göre, işten ayrılırken evlenip tazminatımı alacağım. Sonra da iş yeri değiştireceğim. Gayet romantizmden uzak bakıyorum olaya.

çocuk istemeyen birini bulursam derhal.

Hali hazırda bir ilişkim var ama plan yapmadık. 30umdan önce evlensem ne güzel olur çünkü yumurtalar kaliteliyken çocuk istiyorum.

Sevgilimi ikna edebilirsem 28-29 çok iyi olacak.

Yüksek lisanstan sonra evlenirim. Doktorayı beklemem. Deli gibi aşık olmam lazım evlenebilmem için. 30 falan diyelim işte.

Evlenmeyeceğim. Hayat bana evliliğin yanlış olduğunu öğretti. Fikrimin, tabii ki, 20 sene sonra değişme ihtimali var.

gecen seneye kadar ciddi iliskim vardi, 25-26 gibi evlenmeyi dusunuyordum. ayrildik, bu saatten sonra isimi hayatimi duzenimi oturttuktan sonra evlenirim. 30 civari olur herhalde. bana kalirsa gec, cunku babamla aramda 34 yas var ve bazi seyler icimde kaldi. ben kucukken hali saha maci yaparlardi abimle cok ozenirdim, ben buyuyunce de babam yaslandi. bu duruma dusmek istemiyorum. ama hayat bagzen cok kahrolasica.

25 yaşındayım. bu gidişle 30u bulur. ama 30 'a kadar anne olmak isterdim.

Hiçbir zaman.

Fakat evlenme meraklısı olsaydım şu yaştan önce mutlakaa evleneceem, şu yaştan önce mutlakaa çocuk yapacaaam diye büyük konuşmazdım. Bu işlerin zamanı kişinin kendi tercihinde olmuyor. Bkz. evlenmek istediği halde evlenemeyenler, çocuk sahibi olmak istediği halde olamayanlar.. vs.

38. Erkeğim.

20 Mayıs Nişan, 17 Eylül Nikah...
Yaş 35...
korkuyorum.

28, kadın.
gelecek ilk evlenme teklifinde.

27 yaşındayım, 30 yaştan sonra evlenirim heralde. burada önemli olan yaş değil bence. karşıdaki kişiden eminsem yarın da evlenebilirim .

Nişanlıyım, evlendiğimde 27 olacağım.
Yaş konusunda büyük konuşulmaması gerektiği konusunda mandalina haklı, ben 30'dan önce hayatta evlenmem diyordum :)

28, erkek.

Evliliği hiçbir zaman düşünmeyenlerdenim ben de.

evlenmeyi dusunmuyorum

Yaş 24 bana kalsa evlenirim hatun istemiyor erken diyor. İş aş askerlik hepsi var. 6 ekmek yiyiom 2.5 luk kola içiyorum katık matık.

18 de evlendim 20 de boşandım

Bu sene evlenmeyi istiyorum aday buluncaya

bu düşünülecek bir şey değildir. düşünenler hastadır kimse kusura bakmasın. aşın artık şunu. evlilik amaç mıdır da düşünülebilsin? araçtır o araç. gerektiğinde kullanacağın zaman varlığı aktifleşir. o kadar. eğer düşünüyorsanız ve bu da yetmiyormuş gibi onu gerçekleştirebilmek için birini arıyorsanız gerçekten hastasınız. bunu anca zaten bir ilişkisi olan kişiler düşünebilir ufak ufak. konuşuyorlardır yani bunu da zaman zaman. özetle bu sene içinde de evlenebilirim, ömür boyu evlenmeye de bilirim. neden? çünkü o bir araç.

21 yaşımdayım. Evlenmeyi düşünmüyorum. Erkeğim

evlenmeyi dusunmuyorum. belki 30a dogru. hic de belli olmaz. belki bir anda da evlenirim. belli olmaz bu isler dedigim gibi.

Yakın gelecekte evlenmeyi düşünüyorum ama tek başına düşünmekle olmuyo sanırım bu işler :)

Ben çoktandır sipariş vermedim Kitapyurdu'ndan ama çok kitap aldığım oldu ordan. Hiçbirinde sorun yaşamadım. Özellikle paketleme konusunda diğer kitap sitelerine göre çok daha iyiler bence.

memnunum sıkıntı yaşamadım.

2 kez sipariş verdim. Bir tanesinde önce kitabın birini bulamadıkları için siparişimi 4 gün ellerinde tuttular, sonra o kitabı ayrı siparişe dönüştürüp ellerinde olanları yolladılar. Siparişimin elime ulaşması 1 haftayı geçti. Ayrılan kitabımın siparişi 1 ay sonra iptal edilip parası iade edildi(sipariş verdiğimde kitap stoklarında görünüyordu, stokta değilse sipariş verilemiyor zaten)

Diğerinde ise kitaplarım elime gene 1 haftada ulaştı. 1 Kitabımın üzerine basılmıştı, bir tanesinin üzerinde ise sıcak silikon parçaları vardı, bir tanesinin de yazıları kayık, baskısı hatalıydı.

İki siparişimden sonra da düşüncelerimi merak eden bir mail geldi, kibar ve açıklayıcı bir dille şikayetlerimi belirttim; hiç bir şekilde geri dönen veya otomatik bir görüşleriniz bize ulaşmıştır maili bile gelmedi.

Ben genelde ordan aliyorum, gayet memnunum.

Bütün siparislerim ordan hiç şikayetim olmadı,sorduğum sorularinda yanıtını hep aldım.kısacası çok memnunum.

İnternetten kitap alışverişine yeni başlamış biri olarak şimdiye kadar sadece kitapyurdu kullandım. 3 farklı siparişte toplam 10 kitap aldım, sorun yaşamadım.

Eskiden yapardım bende Atatürk düşmanı olduklarını öğrendiğimden beri siteye bile tıklamıyorum. Odakitabı kullanıyorum.

memnunum ama fikri zehirli yerlerle alışveriş yapmıyorum.

Son zamanlar 10a yakın siparişim oldu, bir tanesi hariç sorun çıkmadı. Belirttikleri zamanda tedarik edip yolluyorlar ve 10 lira üstü (ki ortalama bir kitap fiyatıdır) kargo 1 lira. Hani okunacakları toplamayı bekleyip daha yüksek bir bedava kargo tutarına ulaşmaya gerek yok. Fiyatları da diğer büyük siteden daha ucuz.

Sorun çıkan kargo da benim mallığım. Adamlar evde değilken göndermiş, ben de gidip 3 gün içinde almayınca geri kitapyurduna yollamışlar. Geri gönderin dedim, 2.5 lira kargo parası ödedim (ki yine iyi bence)

geçen hafta aldım hatta.
istanbul içi ertesi gün elimdeydi

biraz önce benzer bir duyuruya cevap verdim. ben de memnundum ama:

eksisozluk.com

kitaplarına yorum yaptığınız zaman kötü eleştirileri kabul etmiyorlar. bu yüzden kullanmayın. iyi yorumları kabul ediyorlar.

ms brownstone +1.

çocuk doğduğundan beri(7 ay) biz de kullanmıyoruz. digiturk üyeliğimiz vardı bu ay kontrat bitiyor onu da iptal ediyoruz. en son ne zaman bişi izledim tvde hatırlamıyorum bile. çocuk 2 yaşına gelene kadar tv açmayacağız zaten. ondan sonra duruma göre bakarız ama bundan sonra pek izleyeceğimi sanmıyorum.

Yaklaşık 4 senedir tv kullanmıyorum. Bulunduğum evlerde tv oluyordu ama bi kere de açıp aha şunu izleyeyim dediğim bişi olmadı. 2sene kendi evimde vardı arkadasım acar arkadasım kapardı onla birlikteyken bakardım ekrana arada. Şimdi de aynı başka bir arkadasım acar bakarım onun dışında film izlemek için kullanıyorum genelde internete bağlanıp.

Yalnız belgesel izleyeceksem gerçekten tv izlerim pc de onun tadını alamıyorum sanki sırf izlemek için izliyormuşum gibime geliyor bu yüzden belli spor aktiviteleri, belgesel falan tv de izliyorum.

ben de uzun yıllardır tv kullanmıyorum, evde de yok.

uzun yıllardır herhangi bir yerel tv kanalını açıp izlemedim. internetle beraber gelen tivibu paketinin film ve belgesel kanallarına arada bakıyorum. ama genelde hem dizi hem de belgesel türü şeyleri bilgisayardan izliyorum.

9 yıldır kullanmıyorum.

10 sene oldu televizyon izlemeyeli, hiçbir eksikliğini de hissetmiyorum doğrusu. Kitaba ve filme daha çok vakit ayırabiliyorum böylece.

51" plazma var, kablolu tv var ama fişi bile takılı değil. Monitör olarak kullanıyorum tv yi. Oyun film falan. Sörvayvır izleyenlere falan acıyorum ayrıca.

Biz de kullanmıyoruz. 1,5 seneyi geçti galiba. Televizyon alırsak da ancak film izlemek için kullanırız diye düşünüyorum. Çocuk filan yaparsak evde televizyon bulunması fikrine karşıyım.

6 senedir hiç izlemedim. Ondan önce de pek izlemezdim fakat 6 senedir 1 saniye bile görmüşlüğüm yok kendisini. Evimde televizyon da yok. Filmleri falan bilgisayardan izliyorum. Bunun için projeksiyon almayı da düşünüyorum bir süredir. Ama o düşünce de orada kaldı.

6 yıldır açmıyoruz sadece aileler ziyaretimize geldiklerinde açılıyor kalan zamanlarda kapalı.

Bizim televizyon 1.5 yıl önce falan bozuldu. Daha doğrusu televizyon mu anten mi ondan bile tam emin değilim çünkü hiç baktırıp yaptırma ya da yeniden alma ihtiyacı duymadık. Zaten önceden de izlediğim bir şey yoktu televizyonda, eksikliğini hissetmedim hiç 1.5 yıldır.

Bir süredir ailemleyim şimdi, 2 televizyon var burda. Bir şey izlemek için açtığımı hiç hatırlamıyorum. Açık görünce de izleyecek bir şey bulamıyorum zaten. Yani olmasa da olur bir şey televizyon benim için.

Bizde televizyon var, ben komple karşı değilim televizyona zira özellikle film izlerken küçük ekranlı bir şeyden izlemekten hoşlanmıyorum keza belgesel de öyle. Biliyorum bilgisayar büyük ekranlı monitöre bağlanabilir, başka çözüm bulunabilir fakat pratik gelmiyor. Televizyon kanallarının kendisinden çok akıllı televizyon özelliklerini kullanıyoruz bu sebeple. Film- dizi açma/ televizyondan Spotify açıp müzik dinleme vs.


Bunun dışında tıvibu üyelerimiz var belgesel paketiyle birlikte. Yeni yayınlanan belgeselleri daha çabuk ve gününde takip etmek hosumuza gidiyor. Mars belgeseli mesela; kaç hafta boyunca yayınlandı. Her hafta o saatte ilk kez izlemek keyifliydi. Zaten ya belgesel ya müzik kanalı acik oluyor. Ayrica takip ettiğim 1 yemek programı bir de gezi programı var. Arkadasimiz geldiğinde 'biz sadece belgesel izliyoruz diyen bir sürü insan var da bunlar sahiden sadece belgesel izliyor' diye guler bize. Arada haber kanalı da izliyoruz tabii.

Velhasıl pratik geldiği için televizyon kullanıyoruz. Oturup saçma salak diziler izleyip evlendirme programi fani olmadıktan sonra günde 2 saat televizyonda belgesel, program, film izlemenin bir zararı olduğunu düşünmüyorum.

Evde çocuk yok bu arada, uzun süre de olacağını düşünmüyoruz.

12 senedir televizyon izlemiyorum. sadece eve annemler geldiğinde onlar izliyor. tv var ama evde. pc bağlı sürekli. aklıma esince tv ye alıyorum görüntüyü, kanepede yayılıp kablosuz klavye mouse ile nette takılıyorum. ya da 2 tane kablosuz joystick var, arkadaşlarla oyun oynuyoruz. tv benim için 2. monitör :)

Evde televizyon var ama.acik.oldugunda sadece muzik kanali ya da ntvspor acik. Son bir yildir da toplam 30 gun acilmamistir. Misafir geldiginde.ozellikle.kapatirim, sohbeti olduruyor televizyon.

ben 10 yildir, canli spor haric tv izlemiyorum ama yabanci bir ulkede oldugum icin, dili ilerletme amacli izlemeyi dusunuyorum.

Öncelikle: (bkz: televizyon izlememeyle övünen internet bağımlısı)

10 yıldır filan tv kullanmıyorum Ama evde olsa iyi olur. Tv de belgesel kanalı hep açık olsun izlenesem de olur. Salonda açık bir televizyon olmalı. Yakında alabilirim.

Var, 10 yıl falan olmuştur.

3 sene kullanmadım, yani tv vardı ama yayın veren o kutu yoktu. bilgisayarı bağlayıp dizi vs izlemek için kullanmıştım. sonra evlendim şimdi her akşam survivor izliyorum.

1,5 yıl televizyonsuz yaşadım ve hiç aramadım.

bisiklet sezonunda eurosport açıp çekirdek çitleyerek yarış etabı izlemeyi severim.

bir de kahvaltı yaparken en iğrenç magazin programlarına bakmaktan garip bir zevk alırım ama onu da yapmıyorum epeydir.

bunlar dışında televizyonla bir alakam yok.

10 yıldır hayatımda televizyon yok. Fiziksel olarak da yok evde.

ÖSS'ye hazırlanırken ara vermiştim, sonra da ihtiyaç duymadım.

Eve monitör aldım, ilgimi çeken maç, yarış falan olursa internetten açıp izliyorum, öteki türlü kanal açıp da izlemem.

Bizim evde yok 6 senedir. Ev arkadaşımla önce yurtta oda arkadaşıydık, küçük bir tv vardı odada. Kumandası kayboldu bir gün, aylarca ikimiz de nerede bu diye aramadık bile. Dolayısıyla eve çıkınca da almadık televizyon filan.

8 senedir TV izlemiyorum. ne dizi, ne haber ne baska bisi. gundemi takip etmek icinse sadece internette belli gazetelerim var onlari okuyorum. hic bi zararini gormedim.

evde tv yok

evlenene kadar hic bir evimde televizyon olmadi. hic ihtiyac duymadim.

3-4 senedir izlemiyorum. Evdeki televizyonun tek amacı usb bağlayıp dizi-film izlemek

en son sahaflara ucuz kitap almaya gittim adam basım tarihi eski bunun, değerli bu diyip daha fazla fiyat söyledi bana. yer beyazıt sahaflar.

ben olsam www.nadirkitap.com dan alırım alacağımı. kitabı satan sahafların adı da yazıyor elden alacam derseniz adamın dükkanını bulun gidip elden alın

Taksim'de Galatasaray Lisesi'nin karşısındaki sokakta Aslıhan Pasajı var. Bir sürü sahaf var pasajda.

Kadıköy'de Bahariye Caddesi'nde boğa'ya inerken sağda Moda Sahnesi'nin olduğu pasajda 2 katta sahaflar var yine. İmge, Babil ve Nigar da yine Kadıköy'deki en sahaf gibi sahaflar bana kalırsa. Oralara da bakabilirsiniz.

ido'da daha bittiği görülmemiştir. bayram falan değilse. budo da çok farklı değildir kanımca.

edit: ben yayan yolcular için söylemiştim.

Ben Bursa-İstanbul arasında sık yolculuk yapıyorum ve 2-3 kez geldi başıma bu durum. Özellikle cuma günü akşam saatlerindeki 2-3 araç birkaç saat öncesinden dolabiliyor. Cumartesi gitmek zorunda kaldığım olmuştu.

Bence en kötü ihtimalle perşembe akşamından ya da cuma sabah erkenden almakta fayda var.

hepsi güzel abi.

there is no pain you are receding ile başlayan kısım beni alıp götürüyor.

Pf diyince direkt "shine on you crazy Diamond" canlı versiyonu geliyor aklıma. Içmeden uçuran cinsten.

Abartmıyorsun. Sadece girişi de değil üstelik bence.

Ben de Octavarium'u total olarak çok severim mesela bence haklısın.

Ben ilk filmlerini izledim sevmedim. Diğer serileri de izlemeyi düşünmüyorum .

her şey çok güzel olacak, fasulye gibi filmlerle büyüyenler için söylediğin filmler eziyettir.

Cok kötü

aynı durumdayız. bana hitap etmediklerinin yanı sıra abartıldıklarını da düşünüyorum. dizilerini, filmlerini hep istemsizce izledim, mimiklerim çok az sahnesinde oynamıştır. bana göre komiklik seviyesi de recep ivedik ile aynı. tek farkı şu ki biri tamamen ayılık üzerine işlenmiş bir senaryo, diğeri de "eli yüzü düzgün" tiplerin oynadığı senaryo.

Ben çok seviyorum.

Labalabala leplepleplep hübehübe...
Bu nasıl sevilmez ya :)

Sinema filmleri değil de, işler güçler ve kardeş payı çok daha izlenilesi bence. Tıssssss.

dizileri güzeldi de, filmlerini izlemedim. düğün dernek'i 15 dakika izleyip kapadım.

senin gibi düşünen tabii ki var. seveni de olacaktır, sevmeyeni de.

bunlar neyse de asıl cem yılmaz sevmiyorum deyince şenlik oluyor.

Son birkaç senedir kaliteli Türk filmi çıktı mı ki?

Ben afişleri gördüğümde hep pastel renkli kakofonik dizaynlar, başrol ortada sağdan ve soldan küçülen oyuncularla bütün kadronun resmi, bi tane gözleri fal taşı gibi açılmış adam, bi tane kollarını birleştirip bacağını kırmış trip atan kadın görüyorum.

Ben de sevmiyorum, Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar vs filmlerini de izlemedim. Çok kişi filmlerinin vizyona girmesini beklemeyip izliyorsa başarılılar demek ki. Komedi türü benim tarzım olmadığı için ilgilenmiyorum

recep ivedik e -4 hariç- gülen biri olarak bana da hiç komik gelmedi ilk film.

+1

aynen katılıyorum. işler güçler'in en popüler olduğu, sözlükçülerin "gelmiş geçmiş kainattaki en iyi dizi aman allahım böyle bişi olamaz" diye kendinden geçtiği zamanlar birkaç bölüm bakayım demiştim çok itici, yapmacık, sahte ve zorlama gelmişti. özellikle murat cemcir kadar itici biri görmedim hayatımda. filmlerle ilgili düşüncelerim de aynı yönde. nedir bu sözlükçülerin bu kadar yücelttiği diye merak edip duruyordum.

Ben bu adamların yaptığı işlerden herhangi birini 10 saniye bile izlemedim. İsimlerini falan da bilmiyorum adamların zaten. Fragmanlarından gördüğüm kadarıyla inanılmaz itici ve saçma duruyor işleri.

merhaba. akşam dışarıdayım. iş arkadaşlarımla yemek yedikten sonra hüsnü arkan konserine gideceğiz. gün de güzel geçiyor, çalışıyoruz.

Spora gitcem birazdan aksam arkadaslarla raki yapcaz gun guzel sakin geciyor

sinemaya gitmeyi planlıyorum, umuyorum.
edit büdüt: olmadı

Gün eh işte kıvamında geçiyor yer yer sıkıcı gibi dükkandayız iş yok. Akşam da dedemi yıkamamız lazım sonra halim kalırsa koşuya çıkmayı düşünüyorum.

spordan geldim şimdi. güne puanım 8/10. akşam da arkadaşım gelecek onun çevirisine yardımcı olacağım. belki maç izleriz.

evdeyim, çalısmam gerekiyor :(

sabahtan beri kombicilerle, ev sahibiyle uğraşıyorum. kafayı yemek üzereyim. 1 haftadır soğukta oturuyorum :(

akşam rahatlatmak için biraz yürüyüş yapıcam arkadaşlarla.

15 gündür beklediğim oyunu nihayet bu akşam izleyebilecem

Arkadasim olmadigi icin evdeyim. Olsa gun icinde yuruyus yapmak, iki cay kahve icmek, basket falan bilardo oynamakbisterdim beraber

Arkadaşımın eczanesine gitmiştim ben, şimdi eve dönüyorum. Birkaç gündür o kadar yorgunum ki akşam için tek planım köpeğimi yürüyüşe çıkarıp sonra bütün akşam evde yayılmak.

üçünü de alıyorum düzenli olarak.

Eskiden hep penguen alırdım 5 sene öncesine kadar falan.
Ama internette bu kadar çok karikatür okuyabilirken artık almıyorum.

ben de okumuyorum, zamanında her ikisini de alırdım. naber ise sardı beni, umudun askerleriyiz.

belki de mizah dergilerini kenara kaldırma vaktin gelmiştir, çizgi romanlara yönelebilirsin.

Eskiden lmanyak alırdım. Robinson ve cuma bitti, ben de bıraktım. Siyasi mizahı zaten sevmem...

En son lisedeyken Uykusuz ve Penguen alıp okurdum her hafta. 6-7 yıldır hiçbirini almadım.

Üçünün de tüm sayılarını aldım ve saklıyorum.

5-6 yıl önce arada sırada alıyordum elimi sürmüyorum daha

Ben migrosta alisveris yaparken takardim sepetin onune okurdum eskiden. Sonra yerine koyardim. Tabi bu dedigim smartphoneler cikmadan onceydi. Bayadir almiyorum eksikligini de hissetmiyorum

liseden mezun olduğumdan beri bana hitap etmiyor. geçen şirkette gördüm, 10 dakika okudum midem bulandı attım çöpe.

lemanyak lombak zamanlarında sürekli alır okurdum. sonra haftalık dergiler çıkmaya başladı. bi süre onları da aldım. ama sonradan bölündüler filan bir sürü dergi çıkmaya başladı. işte o zaman bıraktım okumayı.

96-97 tarihli l-manyak ve leman'lar hala evin bir köşesinde durur. 10 sene kadar aralıklarla oradan yürüdüm. penguen tayfasına hiç bulaşmadım, leman'dan direkt uykusuz'a geçtim ama son 3-4 senedir onu da almıyorum. satın aldığım naber kaldı bir tek.

Kapalı alanı var.

Gecen kis kucukciftlikpark'ta bir konsere gitmistim, kapali bir alandaydi konser. Yani sanirim o bolgenin ustunu kapatmislardi dediginiz gibi, cok dikkat etmedim. Ama konserin buyuklugune gore degisebilir belki durum

Şubatta gittiğim konser kapalı alanda yapılmıştı Küçükçiftlik'te.

Beyaz devasa çadır gibi bir şey yapmışlar, sanırım kapalı alanda ama ben yine de montumu yanıma almayı düşünüyorum. Tarja rulez!!!

Hayır, evde yayılıp izlemek varken her hafta sinemaya gitmeye aşırı üşenirim.

Gitmem sanırım o kadar vaktim yok. Genelde yatmadan önce ya da yemek yerken izliyorum ben o yüzden maalesef bro.

Gitmem. Evde projeksiyonum, ses sistemim var. İstediğim zaman pause ederek, canım istediğimde içkimi yudumlayarak rahat rahat izleyebiliyorum.

tv'de oynamayacaksa ve büyük ekran olmasının bir artısı (got, vikings vs görselliği sağlam ise) giderdim. komedi, dram falansa indirip izlerim.

Böyle soru sorup kendi cevaplamayanlara sinir oluyorum, aynısını yapmışım.
Ben sinemaya gittiğimde bile çantasında meyvelerle giden insanım.
Rahatıma manyaklık derecesinde düşkünüm.
Her hafta çok zor ve saçma gelir.

Fişekleyecek arkadaşlarım yakınımda otursa ve sinema da yakında olsa süper olurdu gerçi.

hayır
1 seansı 15 tl olsa ayda 60 tl bir dizi için veremem.

Her hafta film izlemek icin sinemaya gidebilirim ama dizi için gitmem.

Middle earth ile ilgili kaliteli bir şey olsa giderdim. Onun dışında gitmezdim.

Sadece Game of Thrones için giderdim. Hem çok seviyorum, hem de sahnelerin etkileyiciliği büyük ölçüde artardı dev ekranda.

Tabii normal film fiyatının 3'te 1'ine falan olması lazım.

Yakınımda olan ve parasal olarak beni sarsmayacak bir salonda ise giderim.
Diğer türlü gitmem.

ne kadar o ya
ben kullanıyorum turkcelle aynı benim için. kalite anlamında. turkcell kullandım yıllarda son bir yıldır vodafonluyum

Şehre göre değişir herhalde cevap. İstanbul için bir sıkıntı ile karşılaşmadım.

ev iş ve cep internetinde vodafone kullanıyorum, ev ve iş interneti pattis, sorun yaşadığında çözemiyorlar. gerizekalı müşteri temsilcilerine laf anlatılmıyor, yok sayarak çözme ekolü.

sinyal kalitesi ve internet kapalı alanda kötü, iş yerim kadıköy'de olmasına rağmen sorun yaşıyorum.

taahhüt bitince babayı alırlar. turkcell ile anlaşmaya çalışacağız, olmazsa kötünün iyisi olarak devam.

ben memnunum
ist

vodafone istanbul için gayet makul şartlar sunuyor. benim de bu ayın 15inde taahhüdüm bitti yenilemeyi istiyorum vodafoneda kalmak istiyorum ancak uygun bir paket bulamıyorum.

performans açısından turkcell > vodafone > tt
fiyat/performans açısından vodafone > tt > turkcell bence. tt ve turkcell eşit de olabilir

Ben memnundum genel olarak ama 10 gündür hattıma yüklemeleri gereken hediye interneti yükleyemediler. Bu aralar biraz uyuz oluyorum o yüzden vodafone'a ama 4-5 yıldır falan kullanıyorum, başka bir sıkıntı yaşadığımı hatırlamıyorum.

Ben de belki bir 10 yıldır turkcell kullanıyorum fakat bu aralar vodafone'a geçmeyi düşünüyorum. Kocaeli 'de istanbul Tuzla'ya çok yakin bir yerde yaşamama rağmen resmen internet çekmiyor. Defalarca müşteri hizmetlerini aramama rağmen bi çözüm elde edemedim. Turkcell'in pahalı tarifelerine katlanma sebebim internet sorunu yasatmama durumuyken yıllardır, neden simdi devam ettireyim ki diyorum şimdi. Vodafone kullanan arkadaşlarım memnun.

bana 5gb internet, paketiniz içeriği dedikleri halde 4 gb internet çıktı. resmen kandırarak faturalıya geçirmiş oldular beni.

vodafone ağır dolandırıcı daha geçen gün ev arkadaşıma soktular. o da aynı kampanyayı kullanıyor spotify üyeliği aktif olmadı bir türlü, sonra livetv diye bir şeye üye oldunuz diye mesaj aldı aradı vodafone'u bizle alakası yok itibar etmeyiniz dedi sonra bi baktı faturasına yansıtılmış geri aradı ne ayaksınız diye hem alakamız yok diyorsunuz hem de faturama yansıtıyorsunuz onaylamadığım bir şeyi diye cevap yok. müşteri temsilcileri zaten türkçe konuşmayı bilmeyen insanlar ayrıca her arama ücretli vs. bulaşmayın.

roma - floransa
barselona

ben olsam bu ikisinden birini yapardım, floransada gelinlikle gezmek de baya iyi :')

Sen Bariz İtalya'ya gidiyorsun, araba kiralayıp dolanıyorsun... :)

Yemek ve tarihi, sanatsal yerler deyince İtalya geliyor akla. Floransa ya da Roma güzel olabilir bence de.

ya bence harika bi fikir harry potter stüdyolarını gelinlikle dolaşmak

İskoçya da olabilir.

Manzara sevmiyoruz demeseydin İzlanda diyecektim, biz oraya gittik inanılmaz geçti.

harry potter stüdyosundan sonrasını okumadım çünkü kıskanıyorum. hayalim. hatta ben de erkek arkadaşıma diyorum evlenirsek balayına gidelim diye. gelinlikle dolaşmak da çok güzel fikirmiş. romantik değilmiş pff sanki kendileri kırmızı mum yakarak dolaştılar balayında.

venedik-floransa.

viyana'da olur.

Harry Potter stüdyoları ne kadar önemli bilmiyorum ama onun dışında Londra arkadaşınızın dediği gibi romantik bir yer değil ve hem pound hem de İngiltere fiyatlarından dolayı acayip pahalı. Saçma pahalı.

Yemek için Akdeniz ülkeleri. Sanatsal yerler diyince de Roma ilk akla gelen. İspanya'ya da bakabilirsiniz. Paris belki klişe romantizm ama sanat olarak adamı doyurur. Nerede yiyeceğinizi planlarsanız güzel yemekle karın da doyurulur ama Londra kadar olmasa da Paris de epey pahalıdır.

viyana diyip bırakıyorum.

harry potter stüdyoları çok ahım şahım bir yer değil. ben kitapların hastası olmama (yer yer ezberlemiştim artık sonraki cümleyi biliyordum okurken) rağmen beklediğim kadar çok keyif almadım açıkçası. film hayranları için daha çok.

bence balayının olayı seyşeller, bora bora gibi yerler.

bir de tamamen cehaletimden soruyorum çok kişi yazmış. balayında gelinlikle mi dolaşıyorsunuz :(

italya aklıma yattı gibi ama öte yandan harry potter işte. :(. fransa ve viyana düşünmüyorum oralara gittim.

şimdi iki seçenek arasındayım italya turu ya da londra.

hayır ama öyle dolaştığım bi gün olsun fotoğraf çekileyim falan istiyorum.

Bir cok ulke gormus ve balayını Londra da geçirmiş bir olarak kesinlikle londra diyorum.
Uzak doğu ihtimali varsa Uzakdogu>londra

mekan adından ziyade Sarıyer tarafları olabilir.

İstinye'de böyle güzel bir çay bahçesi vardı diye hatırlıyorum. Hem kalabalık değildi gittiğim zamanlarda hem de manzarası çok güzeldi zaten.

@ms brownstone
İstinye iskele çay bahçesi varmış ama yorumlar çok fena. Hiç olmadı oraya giderim. Sanırım bahsettiğiniz yer burası.

@evimin paspası
Sarıyer taraflarını da araştıracağım teşekkürler.

moda çay bahçesi
çengelköy çınaraltı
haftasonu çok kalabalık olurlar da hafta içi sabahları çok yoğun olacağını sanmıyorum.

Dolmabahcenin icindeki yer guzeldi

tr.foursquare.com

şahane manzarası var, istinye'de.

Avcılarda bu şekilde ufak bir tepede sahile sıfır bir çay bahçesi var ama adını unuttum.Plajın arka tarafında

Sarıyer Yeniköy tesisleri. Mükemmeldir. Ayrıca Çengelköy ve Kanlıca da harikadır.

Her yerini gezen biri olarak, düşündüm de, sahil bırakmamışlar pek :(

Ayrıca en güzeli termosa koyup gitmek. İlle çay bardağında içmek istiyorsan onu da götür :))

1- başka besleyen yoksa kısa sürede sürekli mama verilen yere alışacaklarını düşünüyorum. tabi sizden korkmaları, yanaşmamaları olası ilk günlerde.
2- küpe kısırlaştırılıp geri bırakılan hayvanlara takılıyor. belediyenin görevi aslında. olması gereken aşıların düzenli yapılması. ama göt bir belediyeyse alıp toplayıp öldürme yoluna gidebiliyor. ya da açlıktan ölsün diye kuş uçmaz kervan geçmez bir yere bırakıyor. o yüzden belediyeden aşı talebinde bulunduktan sonra eğer hayvanları alırlarsa tekrar aynı yere bırakmaları için takibini yapmak önemli. he bu arada belki yasal düzenleme vardır kuduz aşısı için. her durumda yapılıyordur vs onları hiç bilmiyorum.
3- ucuz mamaları bazı hayvanlar hiç yemiyor, onu da hesaba katmak lazım. temizmama.com'dan alıyorum ben mesela. şimdi zam gelmiş millet isyanlardaydı ama hayvanlar severek yiyor o yüzden değiştirmeyi düşünmüyorum şimdilik. kediler yine kuru mama yiyor ama köpekler bazen yemeyebiliyor. böyle bi durum olursa yaş mama ya da et suyu katıp vermeyi deneyin. öyle öyle alışırlar.

1. Alışırlar. Bizim bu şekilde baktığımız köpekler var. Acıktıklarında gelip sonra gidiyorlar. 1 haftada alışır. Kediler de alışır.

2. Evet. Belediyelerin sokak hayvanlarına çok iyi baktığı söylenemez. Ama arayıp her ihtimale karşı konuşmak iyi olur.

3. Bizdeki kedi ve köpekler, hatta kargalar, aynı mamayı yiyor hepsi. İlk kediler için almıştık, köpeklerin de yediğini görünce vermeye devam ettik. ama ayrı ayrı alınması daha iyi tabii ki. Bazı kedi ve köpekler mama yemiyor veya kötü mamaları yiyemiyorlar. Temizmama.com'dan alıyoruz biz de.

4. Evet maalesef, zaten çıkarıp gezdirseler, köpekle ilgilenseler, o kadar huzursuz ve gereksiz yere saldırgan olmazdı hayvan:( Bana da üzücü geliyor ama yasal olarak yapabileceğimiz bir şey yok.

Kolay gelsin. Ve böyle bir işe kalkıştığın için teşekkür ederim:)

1- Kedi bakımı konusunda hiç tecrübem yok açıkçası ama hem çok fazla köpekle iç içe olmuş hem de köpek besleyen biri olarak diyebilirim ki köpekler bu şekilde alışırlar sana. En başında korksalar bile sürekli yemek vermen sana yaklaştıracaktır köpekleri. Benim annemlerin yaşadığı yerde 4-5 tane köpek var. 2 metre yakınlarından insan geçse korkan hayvanlar günde 2 kez yemek verince bizim dibimizden ayrılmaz oldular.

2- Küpe dediğin anlama geliyor ama üstteki arkadaşların da dediği gibi belediyeden belediyeye çok değişiyor sorunun cevabı. Eğer belediyeyi ararsanız peşini kesinlikle bırakmayıp takip et.

3- Migros'taki dostluk mamalarından 6-7 paket almıştım ben köpekler için ama verdiğim köpeklerin hiçbiri yemedi. Hatta çoğunun gözlerinde "bana bunu mu layık gördün" der gibi bir ifade gördüm. Kedileri bilmiyorum ama dostluk maması'nı köpekler için tavsiye etmem ben. Onun yerine temizmama.com'dan köpek maması siparişi verebilirsin. Kendi köpeğim de dahil yemeyen köpek görmedim bunu.

Bonus sorunun cevabındaysa aynı fikirdeyiz. Ben de çok üzülüyorum böyle zincire bağlı, ilgisiz, sevgisiz yaşayan köpeklere. Keşke elimizden bir şey gelse böyle kötü şartlar altında yaşayan köpekler için ama sahipli köpekler üzerinde yasal olarak böyle bir hakkımız yok diye biliyorum maalesef.

Ben yaptıklarımla var olacak biri değilim. Yaptıklarım benimle var olsun.

valla yazma ve yabancı dil konusunda çok iyi olduğumu söylerler ama kime göre, neye göre... evet ingilizcem ortalama bi türke kıyasla çok daha iyi ama amerika'da yüksek lisans yapmış bi adam varken benim ingilizcemi kim ne yapsın mesela. önemli olan yetenekten ziyade yeteneğin uygulanabilirliği, ifade ettiği anlam. benim tutunacak dalım yok. hiçbi alanda "çok iyi" değilim, parmakla gösterilecek hiçbi özelliğim yok. gelgelelim, bu şanlı yaşıma kadar (22) sanırım doğru zamanda doğru yerde olmayı ve kendimi "bi bokmuşum gibi" pazarlamayı az buçuk becerdim.

başarılıyım demiyorum. aksine, gayet başarısız, somut hiçbi tecrübesi ve yeteneği olmayan sığırın tekiyim. buna rağmen geleceğe ümitle bakabiliyorum ve hala açlıktan ölmüş değilim. bunun tek sebebi, gödümü doğru zamanda doğru yere yaslamış olmam. iyi yapamadığım bi iş varsa, o işi kimsenin yapamadığı bir ortama girip "BEN SÜPERİM" diyerek kendimi pazarlayabilmem.

ve samimiyetle inanıyorum ki dünyada "başarı" dedikleri şey için yapılması gereken tek şey budur. yoksa her zaman senden daha iyi birini bulabilirsin eğer çok spesifik bi şeyle uğraşan çok çok özel ve yetenekli biri değilsen. ne bileyim messi kadar özel sporcu bulamayabilirsin ama senden daha iyi bi doktor veya mühendis muhakkak vardır bi yerlerde. önemli olan, kendini bulduğun deliğe sokup orayı işgal edebilmek, park yerini süzüp pat diye dalabilmek.

eyyorlamam bu kadar. belki de özelliksiz bi sığır olduğum için kendimi teselli etmek için böyle söylüyorumdur, bilmiyorum. onu bi 10 sene sonra düşünürüm, şu an karar vermek için çok genç olduğumu hissediyorum.

var. bu konuyla ilgili de "yuh" ya da "evladım sen robot musun" gibi tepkiler almaya da alıştım.

pek bir işime yaradığı ya da bana kendimi daha iyi hissettirdiği yok bu durumun.

çok güzel menemen yaparım. öyle böyle değil. menemen demezsin. yapmadan önce beklentileri de düşürmem. bak sen bi benim menemenimi ye, daha önce ben hiç menemen yememişim falan diyerek beklentiyi de yükseltirim. yine de oha çok iyiymiş tepkileri alırım. bazen ben bile şaşırıyorum.

bu donemde kimsenin oyle bi durumda olabilcegine inanmiyorum acikcasi. hep daha iyisi, daha ucuza calisani, daha hizli yapani cikar bir sekilde.

Düşündüm de bir tek şey bile gelmedi aklıma. İyi olduğum hiçbir şey yok galiba benim.

çaydan anlarım. memleket ve yılların çaykoliği olmamdan ötürü. bir yere gidersem ve çay bayat olursa adama sorarım hayırdır diye biz de bayat çay olmaz derse adam mı düdüklüyorsun sen derim.

2- bir iş vardır, yapılacaktır. arkadaşına tembihlemişsindir yapmasını çünkü sen yoksun, günler sonra gelir ilk iş ona bakarım yapılmış mı yapılmamış mı diye. yapılmamışsa arkadaşımı da itin götüne sokarım.

3- freelance değil de öğlen arasını bana bıraksalar ne zaman yiyeceğime ben karar versem ve öğlen mesaisi 12'de bitecek ve benim 1 saatlik daha işim varsa önce işimi bitiririm sonra yemeğe giderim. işimi bitirmedim mi sanki bir şeyim yarım kalmış gibi hissederim.

var nasıl oldu 25 senelik ilgi, alaka, tecrübe ile.

Kemer tokası,çatal-bıçak, hatta emniyet kemeri ile şişe kapağı açabiliyorum. Ortamda açacak yokken gözler bana çevriliyor.

Acikcasi hayattaki en cok uzuldugum sey tam da bu soruya verebilecegim bir cevap olmamasi.

aga ben kendimi bildim bileli bilgisayarı ve teknolojiyi severim. hobim de bu, sonra işim de bu oldu, o yüzden bu konularda tuttuğumu koparırım.

Tavuk mantar soteyi güzel yaparım.

Başarısızlık konusunda çok başarılıyım.

ben varım tecrübe.

yok ve olacak gibi de değil gelecek biraz umutsuz gözüküyor buradan tek diyebildiğim
Aaah yanmışım ben (yanmışım). Aaah sönmüşüm ben (sönmüşüm)

Kaybetmekte üzerime yok.

Ders almayarak elde ettim.

Mercimek köftesi, mücver...

turşu, haşlanmış yumurta.

böyle enerjik kendisine dikkat eden insanları görünce neden ben değilim diyorum. yapabileceğin en basit şeyleri saymışsın. yoğurt olabilir (farklı varyasyonları), mesela meyveleri fırınlayabilirsin (muz-elma nette biraz araştırman lazım bir iki şey ekleniyor arkadaşım yapmıştı denemiştim çok güzel) waffle yapabilirsin.

Haşlanmış sebzeler götürülebilir yoğurtla birlikte. Brokoli, karnabahar, havuç falan.

tavuk parçaları + makarna ya da pilav.

tavuk dürüm.

köfte + makarna/pilav

tavuklu sandwich

bunlar soğukta oldukça leziz şeyler. ben bazen yanıma alıyorum dışarı çıkarken.

geç falan değil. okuduğun bölüm de gayet iyi. senin yerinde olmak isterdim.

Niye geç olsun :) Bence normal

her şey sende bitiyor aslında. üniversite bıraktım tekrar başladım 25 yaşında mezun oldum uzun dönem askerlik yaptım ve ben de o yaştayım. 18 yaşında üniye girip 22-23 yaşında mezunları gördükçe için cız edecek ama eğer yolunu bulursan dert olmaz.

gayet normal. hayırlı olsun.

ortaokuldan sonra okulu bırakıp askerden sonra liseyi bitirip 26 da üniye başlayan biri olarak söylüyorum geç değil. hayatın karşına ne çıkaracağını bilmiyorsun çoğu zaman. geç olmuş diyende hayatı bilmiyordur, daha bir şey görmemiştir.

normal tabii ki, herkes o yaşlarda anca

www.youtube.com

iibf olsa sıkıntı olurdu ama hukuk durumu kurtarıyor.

Geç kalınmış değil bence. Hatta bence 26 yaşına kadar öğrencilik yılları iyi değerlendirilmişse 22-23 yaşında mezun olup da erkenden iş hayatında köleliğe başlamaktan çok daha iyi. Önemli olan mezuniyete kadar olan zamanı dolu dolu geçirebilmek.

İibf olunca niye sıkıntı oluyormuş? Bence hiçbir bölüm için sıkıntı olmaz, olmamalı.

Sisli'de Reha Yurdakul sokagi uzerinde 3-4 tane var, belki 5 de olabilir.

Kadıköy'de var.

tellalzade sokaga gideceksin. antikacilar sokagi diye bilinir.

Beyoğlu'nda Çukurcuma cadddesi ve çevresinde epey antikacı var.

ilgini çekiyorsa yalnızca antika değil hikayesi olan eşyalar için

www.theguideistanbul.com

Kadıköy ve Üsküdar'da var antikacılar sokağı.

Pazar günleri Bomonti Antika pazarına git.
eksisozluk.com

15-20 yaş aralığındaki ergenler ve bunlara bağlı aileleri.

Beni de yaz.
Ergen değilim ayrıca

Arada bi çok olmamak kaydıyla bende yiyorum

ben severek yiyorum burger king'i ama mcdonalds'ı yıllardır yemiyodum sadece bu yaz avrupa gezimde ucuz ve her yerde var diye yedim. Burger king'den iğrenmiyorum aksine çoğu burgerine bayılıyorum. Ha butik burgercıları da severim oralardan da çok yerim ama burger king yemem yeaa demem. Gerçi öyle çok sık yediğim söylenemez şu aralar ama öncesinde ayda 2 3 kez hatta bazen daha sık yediğim oluyordu

Burger yemiyorum buralardan ama zaten et yemiyorum ben. Bunun dışında McDonald's milkshake konusunda iyiydi bence. Artık bıraktım tatlıyı ama geçen yaza kadar alıp içerdim arada. Bir de soğan halkası aldığım olurdu eskiden ama o da yılda bir kez falan en fazla.

ayda en az 2 kere yiyorum

1 yildan fazladir yemiyorum..ögrencilerin ucuz diye tercih ettiklerini dusunuyorum

ben de yemiyorum ama 8 ve 16 yaşlarındaki çocuklarım için giriyoruz mecburen.

Mesela biri amcam.
Çok sever uzun süre yemeyince özler.

Benim gözlemlediğim genelde çocuğu olan tayfa gidiyor oraya sanırım hem fiyat düşük hem de çocukların ilgisini çektiği için oraya yöneliyorlar.
Bir de liseli grubuna giren insanlar yoğun o da bütçeyle ilgili sanıyorum.

dönem dönem haftada 1 dönem dönem 2-3 ayda 1 yiyorum ama yediğim şey sadece hamburger oluyor. gidiyorum en düzgün burgeri neyse onu yiyorum yani.

ayda bir gibi bir oranda yerim. beğenmeyeni anlarım ama dışarıda yemek yemeye sıcak bakıp ne diye tiksinirler aklım almıyor.

quarter pounder'a bakıp 'kayış gibi' diyen insan ya hamburgeri bilmiyor ya da hiç dayak yememiş.

bir de fiyat anlamında bunlarla başa çıkabilen butik burgerci nerede var, çok merak ediyorum.

mc donalds never again... asla bir daha yemem.. yahu son siparişimde hamburgerleri kağıda sarmadan laps diye koymuslar kutuya :(

Burger ise efendi adam.

Pislik olduğunu bilerek oburluk amaçlı gömüyorum. Sigaranın kanser ettiğini bilen ama devam eden adamlar gibiyim.
Mcdonaldsın kahvaltı muffinlerini seviyorum, sabah açken kahveyle birlikte sıcak sıcak off. Burger King her türlü gidiyor, soğan halkası da güzel.

Bizim yan komşu her gün yiyor, onun siparişi yanlışlıkla her gün önce bizim kapıya getiriyorlar oradan biliyorum. Hep de Mcdonalds söylüyor, Burger King hiç görmedim. Bir kere de künefe gelmişti gece 12'de, onu almayarak hata mı yaptık hala emin değilim asadasd.

@neferkitty

ayşe hanım siz misiniz? kusura bakmayın yanlıslık ıcın

uzun zamandir yemiyorum. 4-5 sene olmustur

daha bugün yedim.gayette memnunum.bursada iskendercilerin çoğuna at eti satıldığı ortaya çıkmıştı,dışarda hangi hijyenden bahsediyoruz.

Değişir neden değişmesin ki.
Ben de 17-18 yaşlarımda Fenerbahçe'den Beşiktaş'a geçmiştim aynı sebeplerden ötürü.
Zaten küçükken de rüşvet karşılığı takım tuttururlarmış, sonradan hak yolunu buldum yani.

mainstreamci olmuşsun. geçmiş olsun.

takım dediğin zımbırtıdan çocukluk ve ergenlik zamanlarda zevk alır aidiyet hissedersin. bu tam fanatiklikten el ayak çekme yaşı. bu saatten sonra takım destekleyen adam olmaz bi de takım değiştireceğim diyosun ya. püh

taraftar grubunun duruşuyla ilgili olabilir mi? geçen gün maçta baya muhalif tezahüratlar olmuş diye duydum. Gezi'den sonra da beşiktaşlı olduğunu söyleyen bir sürü insan oldu.

millet 30 yaşından sonra cinsiyet değiştiriyor takım niye değiştirilmesin?

şimdi o başarılı diyedir. gs lilerin çoğu böyledir. uefa zamanında çocukluğunu geçirenler hep gs li oldu. o yüzden gs biraz kötü gidince türkiye'de 3 tane gs'li kalıyor.

ben de 28den sonra beşiktaşlı oldum fenerden döndüm. hem de şimdi göre fanatğin de fanatiğiyim. yani kimseden zevk alıyorsan onu tut bence toplum baskısından çekinme. gel maçlarda tezahürat filan yap güzel şeyler bunlar.

Çoğumuz daha küçücükken babamız hangi takımlıysa o takıma sempati duyarak takım tutmaya başladığımız için değiştirilebilir bence sonradan.

nasıl istiyorsan öyle yap, kendin bilirsin, direkt seni ilgilendiren bir konu. yakın arkadaşım olsan biraz dalga geçer sonra bırakırdım büyük ihtimalle.

3 kere takım değiştiren gördüm. fanatiklik zaten salaklık başka bir şey değil.

Ben önceden takımsızdım. Bi klübe spor yapmaya gide gide sempatim arttı ve galiba ben de artık takım tutuyorum. Olur böyle şeyler

Beşiktaşlılık çok güzel gelsenize

aynı şey kardeşimde de var, birileri yanında yemek yerken çok sinirleniyor ama kendisi de aynı şekilde yiyor. mesela ben bir şey yerken bilerek abartılı sesler çıkarmıyorum ama benden bile rahatsız oluyor, "abi cipsleri o kadar sesli yemek zorunda mısın" diye bağırıyor :))

tr.wikipedia.org

"Tırnak kesme, diş fırçalama, yemek yeme, nefes alma, koklama, konuşma, hapşırma, esneme, yürüme, sakız çiğneme, gülme, horlama, ıslık, televizyon sesi veya öksürük gibi sıradan sesler Misophonia sahibi insanların en çok rahatsız olduğu, hatta öfkelendiği seslerdir. "

@hayirsiz: çok teşekkürler. bu durumun misophonia olduğunu biliyordum da ama nasıl baş edilir, onu bilmiyorum. ayrıca benimki bu kategoriye giriyor mu, onu bile bilmiyorum.
beni rahatsız etmesin diye sakız çiğneyen biri varsa ben de çiğniyorum, cipsi ben de yiyorum vs. normalde uykum çok ağırdır ama sakız çiğneyen olursa hemen uyanıyorum.

valla ben de bilmiyorum, görünce yazayım dedim. bunun yüzünden kardeşimle aynı odada cips vb yemiyorum ben artık, başka yere gidiyorum. öfkeleniyor hemen, tutamıyoruz valla. parlıyor :))

bunu bir problem olarak görmemeye çalış. mesela geçende çalışıyordum, annem de yan odada evlenme programı izliyordu. ortamda ne sessizlik var ne de televizyonda ne oluyor belli değil, uğultu duyuyorum resmen. bir yandan zor bir problemle uğraşıyordum, epey sinirlendim. odaya gittim, televizyonun sesini açıp geri geldim. yalan söylemiyorum, 20 dakikada çözdüm problemi, hatta belki de normalde yapamayacağım şekilde farklı bir yaklaşım geliştirdim.

bazen gürültü iyi bile gelebiliyor, o yüzden bununla yaşamaya çalış.

bu kardeşimde işe yaramadı gerçi ama belki sende olur. birisini öyle yerken duyduğun zaman sen de öyle yeyip olayı içselleştir, aslında o zaman o kadar da saçma olmadığını farkedersin belki.

(bkz: kafaya çok takmayacaksın diyen psikolog) gibi oldu ama benden bu kadar, kusura bakma :)

Benim de hayatta en tahammül edemediğim şeylerdendir bu sesler. Genellikle yapan insana bir şey de söyleyemiyorum, oturduğum yerde kafayı yiyorum kendi kendime sese takılmaktan.

Otobüste böyle sakız çiğneyen bir adam oturmuştu bir kez yanıma. O gün içimde birikenleri, kendimi strese sokup sinirlenişimi çok net hatırlıyorum. O Üsküdar-Kadıköy otobüsünde dünyanın en uzun yolculuğunu yapmışım gibi hissetmiştim.

İyi duymuyorum, sapirdatmamaya calissam da duymadigimdan sapirdatabiliyorum. Gel öldür beni.

asla tahammül edemem aynı masaya oturmam

bende de var aynı şey. annem ve babamla özellikle cinnet getirecekmiş gibi hissediyorum. çoğu zaman napıyosunuz?! diye soruyorum patlıyorum ama üzülüyorum sonra onlar üzüldüğü için. ama elimde değil.

Bende de var aynı durum ama abartılı yapılmadığı sürece çok farkında olmuyorum. Ama özellikle takma dişli olanlardan çıkan o şapurdatma sesi (tabi görgüsüzlükten yapnlarda dahil) beni çok rahatsız ediyor. Ortamda tv vs. Varsa sesini şapurdatma duyulmayacak seviyeye çıkartıyorum. Ya da uyarabileceğim biri varsa onu uyarıyorum kızım sana diyorum gelinim sen anla hesabı.

yılların mizofonilisi olarak, bi çözümü yok.
banyoda tırnaklarını kesti diye sevgilimi boğuyordum az kalsın, ama uykumdan tüylerim diken diken olarak böyle başımdan aşağı kaynar sular dökülerek uyanıyorum tırnak kesme, diş fırçalama, şapırdatma ve fısıltı seslerini duyduğumda. bir de ablamda tirkotilomani var, çıt çıt çıt çıt saçlarını kopardıkça, ayy yazarken bile kötü oldum.
insanlar aile bireyleri, sevdiği insanlar vs tarafından yapıldığında daha da tahammülsüz oluyormuş daha da aşırı tepkiler vermiyormuş, bana çok ilginç gelmişti.

@denizgonen: benim de bir kulağım sağır, diyaloglarda kaçırdığım şeyler bile oluyor konuşmada. şapırdatmanın duymakla ilgisi yok zannedersem. zira kulağımda kulaklık varken bir şey yediğim hariç hiç uyarılmadım çevremden "şapırdatıyorsun, lıkırdatıyorsun" minvalinde.
@çakıstes: işte, bir de o var. annem veya babamı uyaramıyorum. sadece anneme "babam çok şapırdatıyor anne, bu yüzden sofradan erken kalkıyorum." dediğimde annem dikkat etmeye başlamıştı ama yine aynısı oluyor işte.
@bir nick var benden iceri: içecek reklamlarında filan da o lıkırtı sesi var ya, adamın boğazına bıçak saplayasım geliyor.

@j r r tolkien hayrani: en azından artık sakız çiğnemiyor annem evde :)

bu bende de var. ve çok rahatsız edici bir şey. inanılmaz sevdiğim, çok saygı duyduğum birinin yüzüne tükürüp boğazına sarılacam bir gün diye çok korkuyordum.


neler yaptım neler bu durumu değiştirmek için. telkinler, başka şeye konsantre olmaya çalışmalar, kendim de şapırdatmaya çalışmalar falan ama olmadı.

bir de bir iş arkadaşım vardı eskiden. katı yiyecekleri bile ağzına götürerek değil, çorba gibi vakumlayarak yerdi hüüüüp diye. ulan pirinç pilavından her kaşık alışında hüüüpppp diye ses çıkarıyor. bir gün dayanamadım abi şu pilavı içme adam gibi ye dedim, ağzımın ayarını sikeyim herif pardan dedi ama inanılmaz şapırdatarak yemeye başladı. neyse sonra işten ayrıldı herif de rahatladım.


evde sevdiğim biriyleysem ben de yemek yerken bazen farketmiyorum. ama misal ben televizyon seyrediyorum evde biri çekirdek yiyorsa aha o zaman sıçtım. bütün dikkatim çekirdekten gelen çıtı çıtı çıt çıt çıtı sesine kayıyor.


bir gün birine fiziksel bir şiddet uygularsam (hayatımda ilk olacak) sebebi bu olacaktır. muhtemelen de toplu taşımada kulağımın dibinde sakız çiğneyip, şap şap şap diye ses çıkaran birine olacaktır.

@m e b: farkli farkli isitme kayiplari var. Sensonöral benim kaybim. Evet yan odada sehpada duran telefon titrediginde duyarken sapirdatmayi duymuyorum.

Bende de var aynı durum. Öğrenciyken mesela son gün gelmedikçe ders çalışamazdım. Ödevleri falan da hep son gün yapardım. İzleyeceğim bir filmi bile üşenip günler sonraya erteliyorum acelem yok zaten diye. 25 gün falan önce ailemin yanına geldim 1-2 hafta kalırım diye, İstanbul'da acil bi işim yok diye gidemeyip kaldım resmen burda.

Çaresi anca kararlı olup bir şeyleri zamanında yapmaya alışmak sanırım ama hiç umudum yok benim kendimden. Böyle gidecek galiba.

www.youtube.com

Neil de grasse tyson burada ölmekle, önceliklerle, şimdi ile ilgili fikirlerini paylaşıyor, yapmam gereken şeyleri salladığım zaman dedikleri aklıma geliyor kıpırdanıyorum

Acele etmek zorunda kalma durumunu simule etmen lazım. Bunun için de kendine daha kısa süreli hedefler koyman gerekiyor.

Mesela tahmini 3 gün sürecek bir işin var. Bunun son deadline'ı 5 gün sonra. Şu an napıyorsun? İlk gün oturuyorsun yapmak için, sonra "amaan daha çok zaman var, yarın başlarım" diyorsun. Ertesi gün gelince "zaten iş 3 günlük, yarın başlasam tam yetişir" diyorsun. Deadline'a 3 gün kalınca, işin 3 gün süreceğini tahmin etmene rağmen daha 3 gün olmasının rehavetiyle yine erteliyorsun. 2 gün kalınca biraz farkına varıp oturuyorsun başına, ama çok az iş yapıyorsun, dikkatin dağılıyor, oyalanıyorsun. Son gün gelince işin ciddiyetini anlıyorsun, oturuyorsun adam gibi işi yapmaya. Ama 3 günlük işi 1 güne sıkıştırdığın için sabahlamak zorunda kalıyorsun ve iş yarım yamalak bitiyor, ya da işi geç tamamlamış oluyorsun.

Şöyle bir strateji izleyebilirsin: Öncelikle işi ÇOK NET BİR ŞEKİLDE PLANLAman gerekiyor. İş 3 günlükse bunu tam olarak görmen lazım hesaplayarak. Sonra bu işi 3'e bölüp ilk gün şuraya kadarını, ikinci gün şuraya kadarını, son gün tamamını bitirmiş olmam gerekiyor diyeceksin. Hatta bu hedefleri yaz!

Sonra her günün başında, o günün işlerini de böl. "Öğleye kadar şu kadarı, akşama kadar şu kadarı" diye. Bunları da yaz.

Sonra her mesai başlangıcında, mesela öğleden sonraya başlarken, "saat 4'e kadar şunlar bitecek, 6'ya kadar şurasını bitirmiş olacağım" diye yazacaksın.

Tamamladıkça üzerini çizeceksin hedeflerin. Bu hedef saatlerine hatırlatma koyabilirsin, alarm çalsın, iş bitti mi diye kontrol edersin o saatte. Daha o işe başlamadığını görürsen hemen strese girmen lazım. "Bu 2 saatlik işi geciktirdim ama bugünün işleri bugünün sonunda bitecek! Bitmezse uyumak yok!" diye telkin et kendini. Bitmezse ara verme, başka ödüllerden mahrum bırak kendini.

Bu yöntemle de savsaklama ihtimalin var, yine gecikecek işler, oyalanacaksın. Ama yazılı hedefler ve alarm ile, bu oyalamayı çok daha erken fark edeceksin ve aksiyon almak için daha çok fırsatın olacak.

--- o ---

Ya da bunları boşverip, yine en başta hesaplayacaksın toplam iş ne kadar sürer diye. Ancak düzenli çalışıp 3 günde bitecek iş için, hiç mola vermeden çalışarak ne kadar süreceğini hesaplayacaksın. Mesela 18 saat mi çıktı hesapta. Deadline'a 22 saat kala işe başla, hayvan gibi çalışarak işi bitir. Yine ertelemiş sayılırsın belki, ama en azından önceki günlerde o işi yapmak için oturup boş boş vaktini harcamak yerine başka şeylerle vaktini değerlendirmiş olursun. O göt sıkışması başlayana kadar o ileride yapacağın işle ilgili kendini boşa meşgul etmezsin.

--- o ---

İki yöntemde de işin ne kadar süreceğini en başta net bir şekilde hesap edebilmen kritik.

Tüm bunları, uzun süren işlerle ilgili yazdım bu arada. Bir saatlik bir işi oyalamanın çaresi farklı olabilir.

www.youtube.com

akpli olup "acaba" diyen var. hayır der mi bilmiyorum. umarım tahmin edilenden fazladır bu oran. sonuçta tek adam rejimine; kontrolsüz, sorgusuz bir bilinmeze gidecek ülke.

Benim çevremde yok hiç. Tanıdığım Akp seçmenleri hep Tayyip ne dese "evet" diyecek cinsten insanlar maalesef.

az da olsa var. ama gercek anlamda akp seçmeni diyemem. çünkü onlar icin bir cok sey parayla orantili. mesela maaslarina yeterli zam gelmedi ise hayir demeye daha yatkınlar.

var, hem de çok.

tayyip'in 15 tane anayasa mahkemesi üyesinin 12'sini doğrudan, 3 tanesini de dolaylı yoldan kendisinin atayacak olması karşısında bir tanesi homurdanıyordu geçenlerde. "o zaman herkes, kendini yargılayacak mahkeme reisini kendi atasın, kimse cinayetten, hırsızlıktan yatmaz!" diyordu. ama ben bu adamın bile sandıkta "evet!" oyu verebileceğini düşünüyorum.

EDOK'da sivil mühendis Akp'li bir abim var, hayır oyu verecek kendisi. Parlementer sistemin gitmesini çok yersiz buluyor.

Var temzemgil..neden hayır dedim, " ee her halt oldu bsşkanlık nedir yahu emekli ol torunlarınla oyna" diyor.

akepeli olup da hayir diyecek olana rastlamadim. tayip boyle diyorsa en hayirlisi budur inancindalar hepsi.

yok

çünkü "fikri hür, vicdanı hür" bir yurttaş olmayı çok yıllar önce bıraktılar.

biat kültürü egemen kılındı.

azda olsa var.

şu küskün mhp'liler de hayır oyu verse ortalık karışsa keşke

akp kurulduğundan beri her seçimde akp'ye oy verip referandumda hayır demeyi düşünen çok sayıda insan tanıyorum.

Akp seçmeninin hayır demesi zor anladığım kadarıyla. biraz ihanet gibi geliyor hayır demek, tabii mutlaka çıkacaktır. bu durumu istemeyen seçmen sandığa gitmemeyi tercih edecektir gibi geliyor. genel olarak kızgınlarda gördüğüm de bu.

2009 yerel secimleriydi yanlis hatirlamiyorsam. Akp secmeni nedenini hatirlamiyorum ama akpye ders vermek istemisti. O secim, akpnin oylarinin dustugu ilk secimdi.
Yargi sende ordu sende hukumet sende cumhurbaskanligi sende medya sende guc sende. Sende olmayan neyi ve niye istiyorsun ki diye dusunebilir diye umuyorim bir kisim secmen. Vs vs de ben cok yoruldum ve sıkıldım bu ulke ve insani uzerine dusunmekten.

1- aspava kapalı döner
2- aklıma gelmiyor
3- o günün menüsü neyse artık

Ben mercimek koftesi ymeyi seviyorum disarda esnaf lokantalarinda boyle teyzelerin islettiklernde ozellikle. Niye bilmiyorum ben bile bu dosu killi halimle kassam yaparim yani ama bi de sebit yaglamasi.

1- dürüm ve türevleri
2- tabldot yemek tarzı çorba+ana yemek+yoğurt/tatlı/salata gibi fix menüler olsa hergün değişse ve uygunda fiyata olsa hergün dahi söylerim özellikle üniversite civarında gerek böyle bişi ama kimse girmiyor taşın altına
3- tavuk ve türevleri

Ben aylardır dışardan yemeyi en aza indirmeye çalışıyorum çünkü çok tiksinmeye başladım dışarda yapılan yemeklerden. Ayda 1-2'den fazla yemiyorumdur artık muhtemelen. Ama eskiden en çok eve sipariş verdiklerim çiğ köfte, kumpir ve pizzaydı sanırım. Dışarda yemek zorunda kalırsam da esnaf lokantalarında çorba içip sulu yemek yemeyi tercih ediyorum daha çok.

Keşke az yağlı sağlıklı vs. yemekler söyleyebilsrm disardan. Salata demeyin cunku iyi yıkanmadığını düşündüğüm için disarda yemiyorum/eve soylemiyorum. Ama buharda pişmiş sebze olabilir, az yagli sebze yemegi tarzı şeyler olabilir. Keşke olsaydı yani.

9 mesai başlangıcı için ideal. çok erken bi saat değil ki. alışırsın hemen. 2. seçenek diyorum ben.

Mesainin baslangicindan çok bitişi daha onemli benim için. Butun gunumu aksamimi işte gecirmektense sabah erken işe baslayip aksam makul bir saatte cikmak daha işime gelir.
2. Secenek derim. Erken dedigin 9muş hem, normal mesai saati yani.

09:00'a erken mi diyosun sen :) çoğu insanın mesaisi 08:00'de başlıyor insafsız :) mesain'nin zamanında biteni makbuldür benim için.
ikinciyi tercih et, kurumsal hayat iyidir.

Çok erken bir saat değilmiş, uyum sağlarsınız diye düşünüyorum ben de.

iki ihtimalde de çalıştım. kesinlikle 2. seçenek.

tabii ki 2.

9 a erken saat diyenler var ya ;_; ağlıyorum şu an...

üzgünüm benim için erken :( 8.30'da falan yeni uyanmış oluyorum genelde. şu an çalıştığım yerde çok sorun etmeseler bile en geç ben geliyorum hep. oldum olası uyanamama problemim var.
gerçi biraz da değiştirmek istediğim bi durum, mecbur kalmam iyi olabilir. :)

ajans ortamından uzak dur. 9-6 iyidir.

9 erken değil. Objektif olmak gerekiyor. Disiplin de iyidir. 2. seçenek diyorum ben.

Bence de mesainin başlangıç saatindense bitişi daha önemli. Sabah yarım saat fazla uyumak çok bir şey değiştirmez benim için ama gecelere kadar çalışmak yerine akşam 18.00'da çıkabilmek büyük nimet. Saat 9 da çok erken bir mesai saati değil zaten, gayet normal. Kesinlikle ikinciyi seçerdim ben bu bilgilere göre.

kesinlikle 2

Başlığı okuyup 1 demeye gelmiştim ama soruyu okuyunca kesinlikle 2.

9-6 iyiymis :)

ben sabahin korunde gidip gecenin bi yarisi ciksam da gec gidip erken ciksam da haftasonu gitsem de gitmesem de degisen bisi yok :)

Duru

Irmak
Yağmur
Selen
Belgin

dini bağlantısı var ama yine de yazayım.

(bkz: sidelya)

Evrim

Maya